Nişantaşı’lıların gönlünü şarküteri olarak fetheden Milano Gourmet, lezzeti, uygun fiyatlarla birleştirip iddialı bir restoran olarak hizmete başladı. Şarküteri ve zengin şarap mahzenini alt kata taşıyarak üst katı restoran haline dönüştüren Milano Gourmet’nin yemek tadımına katıldım. Uzun zamandır bu kadar doğru bir strateji ile yola çıkan bir işletmeye rastlamamıştım. Açıkçası İstanbul’luların nabzını güzel tutarak, çok doğru bir strateji ile sadece Nişantaşı kitlesine değil, farklı semtlerden gelecek misafirlere de güzel bir alternatif oluşturmuşlar.
Türkiye’de dışarıda yemek yeme alışkanlığı Avrupa’ya göre oldukça düşüktür. Bunun bir sebebi kültürel alışkanlıklar olmakla birlikte diğer önemli sebebi ise ekonomiktir.
Avrupa’ da mekan sahipleri, kuşaklar boyu sürdürülen mekanlarıyla övünür, bu çok büyük prestijdir. Türk mekanlarının kafası ise farklı çalışır. Mekan sahipleri yarattıkları markanın yıllarca hizmet vermesinden çok o seninin cirosuna bakar, İşte bu sebeple Avrupa’nın tersine Türkiye’de 10 senelik mekanları bulmak bile zordur. Biz her sene açılıp öbür sene farklı bir isimle karşımıza çıkan mekanlara alışmışızdır.
Milano Gourmet ise bunun tam tersi bir felsefe ile yola çıkmış, mekan sahipleri diyorlar ki ” İnsanlar haftada bir dışarıda yemek yiyeceklerine Milano Gourmet’de haftada 2-3 kez yiyebilsinler.”
Milano Gourmet’ de Ne Yenir Ne İçilir?
Tadım menüsüne gittiğimde gerçekten bu işi bilen ve güzel bir başarı hikayesi yaratacak insanlarla karşılaştım. Ekip titizlikle seçilmiş. Da Mario’dan gelen şef bize efsaneler yarattı. Ben favori tabaklarımı belirlerken oldukça zorlandığımı itiraf etmeliyim, biraz fazla seçmiş olabilirim. Başlangıçlardan; Burrata, Karides Tempura, Dana Carpaccio, Permesan Sepetinde Izgara Bonfile Salata ve Tuna Tartare. Bu arada Tuna Tartare’ ın özellikle altını çizmek istiyorum, bu güne kadar yediklerimin en iyisi diyebilirim. Ana yemeklerden; Kuşkonmazlı Risotto, Kuşkonmazlı Linguini, Dana Bonfile, Izgara Somon ve Izgara Levreği tavsiye ederim.
Milano Gourmet’yi farklılaştıran bir diğer unsur ise mekanda 250 den fazla şarap çeşidinin bulunması. İstanbul için oldukça zengin bir kava sahip. Böyle bir kava sahip olmanın avantajını kullanarak yemekte içtiğiniz şarapları, çoğu restoranın aksine çok uygun fiyata servis ediyorlar. Milano Gourmet’nin şarap menüsü, şarküteri bölümünde satılan şarap fiyatlarının üzerine temsili bir servis ücreti eklenerek fiyatlandırılmış. Piyasadaki çoğu restoranlardaki gibi 2-3 katı ücret almıyorlar.
Milano Gourmet’nin barında şarap çeşitlerinin yanı sıra, çok güzel kokteyller de içebilirsiniz; Blueberry Lavanta Daiquiri, Lolita, Don’t Be Shy ve Momento benim favorilerimden.
Nişantaşı’lılar kendi evlerinin mutfaklarına rakip olacak kadar, fiyat- lezzet dengesi iyi oturtulmuş bir restorana sahip oldular. Uygun fiyat politikalarıyla mekanın hafta içi ve hafta sonu dolup taşacağına eminim. Sadece Nişantaşı’nda oturanlar değil, farklı semtlerden de damak tadına önem veren ve sırf görünmek için bir yerlerde olmak istemeyen gerçek gurmelerin akınına uğrayacağına eminim. Açıkçası İstanbul’un bu felsefeyi benimsemiş daha çok mekana ihtiyacı var.
Işılay Korkut ♥️ İnternet te bi restoranı ararken tesadüfen isminle karşılaştım. Sevgili doktorum Ferruh Korkut un güzel kızı. Ayşe ışılay sanırım sensin
Ben meltem yıldız mimarlıktan babanın hastası iken seninle de tanışmış çok sevmiştim
Elbette babanın yeri de apayrı ♥️
Sevgiler