Bilet al, otel ayarla, hava limanına koştur, Euro zaten almış başını gidiyor. Paris’de 2-3 gün geçirmek elbette oldukça keyifli olurdu, ancak yakın vade de şartlar bu seyahat için pek imkan vermiyorsa, Topağacı’nda benzer bir atmosfer yaşayabilirsiniz. Sanat galeri ile dolu Ahmet Fetgari sokak, ön tarafı kafeye çevrilmiş resim galerileri, moda atölyeleri ve son dönem açılan keyifli restoran ve barları ile Topağacı parizyen bir gün geçirmek için biçilmiş kaftan. Yazımızın konusu Kruvasan ve Kruton ise hem atmosferi, hem de sunduğu lezzetler ile bölgenin Paris vari dokusunu tam anlamıyla perçinlemiş.
Kruvasan & Kruton
İlk açılan Kruvasan adından da anlaşılacağı üzere kahve ve pastahane ürünleri üzerine kurulu, gündüz ağırlıklı bir mekan. Kruton ise yaklaşık 1 sene önce mekanın hemen bitişiğindeki yerini almış. Mekanın kaldırım üzerine kurulu alanı en çok tercih edilen bölümü. Açıkçası Şişli belediyesinin batıdaki örnekleri gibi, restoran ve kafelere kaldırım üzeri alanlar hazırlaması oldukça başarılı bir uygulama. Kruton ve Kruvason’un ön plana çıkan en önemli özelliği ise işletmecisi Ufut Ügümü’nün ünlü Hünkar lokantalarının 3 kuşak temsilcisi olması. Madrid Cordon Blue’da aşçılık eğitim alan Ufuk Ügümü, aileden gelen tecrübeyi de ekleyerek Topağacı’na bu sempatik ve şık mekanı kazandırmış.
Kruvasan
Topağacı’nda ki Paris turuna Kruvasan’da kahvaltı ile başlayabilirsiniz. Gün boyu kahve molası için keyifli bir uğrak yeri olan mekanın, kahvaltı menüsü de oldukça keyifli. Kısa zamanda bölge insanı ve Topağacı severlerden birçok müdavim kazanan mekan da, hafta sonları kahvaltı servisi oldukça yoğun geçiyor. Kruvasan’da erken saatler için kahve-tatlı (bademli kruvasan) veya yumurtalı seçenekler (ekşi maya ekmeğine benedict) tercih edilebilir.
Kruton
Mekan yaparken hem şık, hem de samimi bir ortam yaratmak oldukça zor bir iştir. Kruton’un en başarılı olduğu nokta, şıklıkla, sıcaklığın uyumlu bir şeklide birleştirilmesi denenebilir. Bu atmosferin yanına açık mutfak, duvarlara dizili şaraplar ve salonun ortasındaki likör masası eklenince, insanın yeme-içme güdüsü tetikleniyor. Tipik bir Paris restoranında hissettiğiniz Kruton’da menü, Fransız ağırlıklı dünya mutfağından oluşuyor. Üstelik Şarap menüsü de dahil olmak üzere yemekler makul fiyatlarda denebilir.
Açıkçası Kruton’un ufak salonunda ilk dikkatimi çeken unsur, açık mutfakta gözüme çarpan orta yaş üstü şef olmuştu. Oldukça tecrübeli görüne şefin yeni açılan bir mekanda ne işi olduğunu tam olarak oturtamamıştım. Sonrasında işletme sahibinin Hünkar restoranın 3. kuşağı olduğunu öğrenince, işletmenin mutfak personeli bulma açısında sorun yaşamayacağını anladım. Topağacı’nın sempatik mekanı Kruton’un, Paris’deki akranlarından tek farkı yemeklerin pişme dereceleri denebilir. Türkiye’de etiniz nasıl pişmiş sorusuna verdiğiniz orta pişsin cevabı, iyi pişmiş olarak realize oluyor. Dolayısı ile istediğiniz pişme derecesinin, 1 tık düşüğünü söylemekte fayda var.
Müdavimi bol olan Kruton’a erken rezervasyon yapmanız halinde restoranın dış bölümden yer almanız mümkün. Ancak içeride ki sıcak ortam da vakit geçirmek de oldukça keyifli. Üstelik özel seçilmiş Türkçe ve yabancı jazz müziklerin, mekana kattığı bohem havayı da daha iyi yaşayabiliyorsunuz. Kruton, dünya mutfağı ve şarap ağırlıklı bir menüye sahip olmakla beraber, müdavimlerini kırmıyor ve aşağıdaki gibi rakı tabakları da hazırlıyor.
Yorum Yap